Partisiz Demokrasi – Ziya TEKİN

Partisiz Demokrasi
05.08.2000 – 00:00

STOCKHOLM’DEN / Ziye TEKİN

        Demokrasinin kanatkârı henüz dünyanın dört bir köşesine ulaşamadan, demokratik rejimlerin oturmuş olduğu ülkelerde sistemin temel kurumları partiler yıpranma sürecine girdi bile. Gelişmekte olan ya da az gelişmiş ülkelerde çıkar mekanizmalarının vanaları gibi işlev gören partiler nasıl yola getirilir diye düşünülürken, Batı ülkelerindeki partilerin ahlaki aşınma sürecine girmiş olması gelecek için kafa yoran siyasal bilimcileri kara kara düşündürmekte.

        Alternatifi olmadığı ya da daha iyisi keşfedilemediği için demokrasi hâlâ ideal yönetim biçimi ancak, demokratik rejimin değilse bile partilerin varlığı tartışılmaya başladı. İsveç’te demokrasinin hal ve gidişini izleyip periyodik raporlarla durumu değerlendiren Demokrasi Konseyi’nin son raporu da durumun vehametine işaret edercesine “partisiz demokrasi” başlığını taşıyor. Rapor partilerin hazin durumunu değerlendirirken, gündeme gelebilecek alternatif gelişmeleri de ele alıyor.

        İsveç’in önde gelen siyasal bilimcilerince araştırmalara dayanılarak hazırlanan rapora göre, üye kayıpları önümüzdeki yıllarda da aynı hızla devam ettiği takdirde partiler 2013’te tüm üyelerini kaybetmiş olacaklar. Tabii bu geçmiş yılara bakılarak yapılan istatistiki bir değerlendirme. Yoksa bilim adamları üye kaybının bir yerde duracağı görüşündeler. Ancak olumsuz gelişmelerin durması durumun vehametini kurtarmak için yeterli değil.

        Sayılarda ifadesini bulan açık gerçek şöyle: 1991’de 631 bin olan İsveç’in dört köklü partisinin toplam üye sayısı 1999’da 409 bine düştü. Partilerin üye sayısındaki düşüşün yıllık ortalaması 30 bin. Ve gelişme aynen devam ederse 2013’te partiler üyesiz kalacak.

        Danimarka’daki durum da farklı değil. Üstelik daha da kötü. Orada da çok sayıda üye güvenlerini yitirdiklerinden partilerini terketmiş. Ve bugün üyeliklerini koruyanların oranı seçmenlerin sadece yüzde beşi. Bu oran İsveç’te şimdilik yüzde altı.

        Demokrasi Konseyi’nin raporundaki değerlendirmeye göre partiler tüm üyelerini kaybetmeyecek. Çünkü azımsanmayacak bir kitle geçimini sırtını dayadığı parti sayesinde sağladığı işten kazanıyor. Örneğin İsveç’te 45 bin partili yerel bir o kadarı da il yönetimlerinde ve çok sayıda fonksiyoner de partiler sayesinde çeşitli kurumlarda iş edinmekte. Yani bu hesaba göre partiler en hızlı aşama sürecinde bile sağladıkları olanaklar nedeniyle yüz bin dolayında üyeyi koruyabilecek.

        Tabii partilerin niçin üye kaybettiğini rapor okunmasa bile anlamak zor değil. Her düzeyde görülen çıkarcı eğilimler üyelerin partilere güvenlerini yitirmelerinin başlıca nedeni. Diğer önemli bir neden de partilerin değişen dünya koşullarına göre kendilerini yenileyememeleri.

        Göteborg Üniversitesi Siyasal Bilimler Bölümü’nce yapılan araştırmaya göre toplumda en az güvenilen kurumlar partiler. Ve partilerin görevlerini yerine getirmediğine inananların oranı yüzde 65.

        Partilerden bıkan, politikacılara güvenmeyen halk daha ne kadar sabredecek?

        Olasılıklar şöyle: Demokrasi Konseyi’ne göre daha iyisi olmadığından demokrasiyi korumak gerekiyor, bunun için partilerin kendilerini yenilemesi zorunlu. Bu arada yeni partilerin siyaset yelpazesine katılma olasılığı çok büyük. Yeni partiler çevreci partiler örneğinde olduğu gibi belli bir seçmen kitlesini toparlayacaktır.

        Bir başka ihtimal de bilgi teknolojisini kullanan partilerin ortaya çıkması. Internet yoluyla iletişim kurabilecek olan bu partiler bugünkü partiler gibi ülke çapında örgütlenmeye gerek duymayacaktır. Belirli zamanlarda düzenleyecekleri toplantılarla kitleyle yüzyüze de gelebileceklerdir. Bu tür partilerin ya da kaynakları güçlü kimselerin gelme olasılığı fazladır. Küçük grupların liderliğindeki bu partiler elitizme yol açacağından temsili demokrasinin ideal ölçülerine uymayacaktır.

        Demokrasi Konseyi’ndeki siyasal bilimcilere göre İsveç’te partilerin karnesi kırıklarla dolu ve politikacılar aymazlıklarını sürdürecek olurlarsa demokrasinin direği partiler temsili demokrasinin bizzat tehdidi olacaktır. Bu yüzden politikacılar akıllarını başlarına toplayıp demokrasinin itibarına gölge düşüren tutum ve davranışlarından vazgeçmelidirler. Yoksa seçmen kaçınılmaz olarak alternatife yönelecektir.

        İsveç’te durum böyle de başka ülkelerde farklı mı sanki. Avrupalı seçmenin partilere bakışında da fark yok. Türkiye’deki partilerin tek avantajı ise seçmenin demokrasi frekansında nasıl düşünüldüğünü henüz tam anlamıyla öğrenmemiş olmaması.

(Dünya Online-Stockholm’den Ziya TEKİN)