Demokrasiyi Parti Sahalarında Aramak Futbolu Basketbol Sahalarında Oynamaya Benzer

Futbolu basket sahalarında oynatalım şeklinde bir öneri ile karşı karşıya kalırsak kuşkusuz deli misiniz şeklinde tepki gösteririz; çünkü çok yakından takip ettiğimiz futbol ve basketbolun farklı kuralları, araçları ve sahaları olduğunu, dolayısıyla futbolun basketbol özellikleriyle örtüşmediğini biliyoruz. Bu nedenledir ki futbolun basket sahalarında oynatıldığına tanık olunmamıştır. Kuşkusuz bundan sonra da tanık olamayacağız. Ancak demokrasiyi parti sahalarında aramanın ne anlama geldiğini görmek için bir futbol maçını hayali de olsa basket sahasında oynatmakta yarar vardır.

Futbol maçını basket sahasında oynatırsak ne olur?

1-Saha dar olduğundan fauller, sakatlıklar, sarı ve kırmızı kartların haddi hesabı olmaz.

2-Potaya ayakla gol atmak ve seyirciyi mutlu etmek imkansız hale gelir.

3-Gol sevinci yaşamayan seyirci önce mırıldanır; ilk tepkisini hakeme daha sonra takımına yöneltir.

4-İkinci maçta seyirci sahaya yabancı madde fırlatır; yetmezse sahaya inmeye başlar.

5-Üçüncü maçta yönetim istifa sloganları atılır; kulüp binası basılır.

Süreçten memnun tek kesim spor yorumcuları olur; çünkü bu uygulama onlara bolca eleştiri malzemesi verir. Ancak yaşanan sorunlardan sonra seyirci maça gitmez; sektör iflas eder; yorumcular işsiz kalır. Daha kötüsü taraftarların dostluk duyguları ortadan kalkar. Bu duyguların ortadan kalkması toplumda bölünmelere yol açar. Bölünmeden karlı çıkacak tek kesim böl ve yönet politikasının arkasındaki güçler olur.

Yukarıdaki futbol örneği ile dikkat çekmek istediğim hususlar şunlardır:

1-Futbol maçının basket sahasında oynatılması halinde ortada futbol adında bir oyun kalmaz. Basket sahasında oynanan oyuna yeni bir isim verilmesi gerekir. İki hidrojeni bir oksijen ile birleştirdiğimizde meydana gelen maddeye “Su” ismini verdiğimiz gibi. Aynı şey demokrasi için de geçerlidir. Demokrasi de kural, araç ve uygulama alanı olan küresel bir kavramdır; dolayısıyla tanımına uygun araçlarla gerçekleştirilmelidir. Tanımına uygun olmayan araçlarla gerçekleştirmeye çalışmamız halinde demokrasi ortadan kalkar; uygulama başka bir şeye dönüşür.

2-Futbolu basket sahasında oynatmanın sektörü iflasa götürecek sorunlara davetiye çıkarmak anlamına geldiği sektör içindeki herkes tarafından görülmektedir; çünkü konu hakkında herkes yeterli bilgiye sahiptir. Bu nedenledir ki futbolu basket sahasında oynatma gibi yanlış bir yola girilmemiştir.

Yukarıdaki tespitler demokrasi hakkında da yeterli bilgiye sahip olmamız gerektiğine işaret etmekte; aksi halde toplumu iflasa sürükleyecek toplumsal sorunlara neden olacağımızı hatırlatmaktadır. Söz konusu işaret ve hatırlatma hayati önem taşımaktadır; çünkü söz konusu olan bir sektör değil; toplumsal geleceğimizdir.

Peki; vatandaşlar olarak demokrasi hakkında yeterli bilgiye sahip miyiz?

Yukarıdaki soruya demokrasi denince ne anlıyoruz şeklinde bir soru daha eklemekte yarar vardır; çünkü demokrasinin gerçek tanımına giden yola yirmiden fazla sarı demokrasi ismi serpiştirilmiş; bu yol adeta labirent haline getirilmiştir. Ne yazık ki bu tuzak her bir vatandaşın demokrasi denince farklı şeyler anlamasına neden olmuş; demokrasinin gerçek tanımı noktasında buluşmasına engel olmuştur. Kısacası farklı algılara neden olan sarı demokrasiler gerçek demokrasi tanımı hakkında bilgi sahibi olmamızın önünü kesmiştir.

Demokrasi hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığımızın göstergelerinden biri de ardı arkası kesilmeyen toplumsal sorunlarımızdır. Bu sorunlar demokrasiyi anlamına uygun olmayan araçlarla gerçekleştirmeye çalıştığımız sonucuna götürmektedir.

Demokrasi hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığımızı ispat derecesinde ortaya koyan kanıt ise halkın “partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır” şeklindeki yaldızlı yalana inanmış olması ve bu inancı gereği demokrasiyi partiler eliyle gerçekleştirmeye çalışmasıdır. Oysa halkın dili, dini, ırkı, rengi, cinsiyeti, mezhebi farklı kesimlerini ayrı çatılar altında örgütleyen, onları yarıştırıp çatıştıran partiler halkın değil, olsa, olsa böl ve yönet politikasının arkasındaki sömürgeci güçlerin vazgeçilmez unsurları olabilirler. Halkın birliğe ihtiyacı varken ayrıştırıcı partileri vazgeçilmez unsurlar olarak görüp kutsaması şaka olmadığına göre ya bilgisizlik ya da toplumsal bir hastalıktır. Halkın bu davranışı bir hastalıktan kaynaklanıyorsa Allah yardımcımız olsun demekten başka çare yoktur; yok eğer bilgisizlikten kaynaklanıyorsa çaresi gayet basittir. Reçetesi aşağıdaki gerçek demokrasi tanımıdır. Bu tanım incelendiğinde demokrasinin bütün yurttaşları eşit sayan toplumsal bir örgütlenme önerdiği net şekilde görülecektir. Bu da ayrıştırıcı partilerin birleştirici demokrasi ile taban tabana zıt unsurlar olduğunu ortaya koymaktadır. Halkın ihtiyacı olan demokrasinin önerisini bilmek ve ona uygun davranmaktır; ayrıştırıcı partileri kutsayıp peşlerinden gitmek değildir.

Kısacası; Partilerin olduğu yerde demokrasinin gerçekleşmesi mümkün değildir; çünkü partiler ayrıştırıcı icraatlarıyla demokrasinin bütün yurttaşları eşit sayan toplumsal örgütlenme önerisinin önünü kesmektedir. Demokrasi gerçekten isteniyorsa yapılması gereken ilk iş partilerden kurtulmak olmalıdır. Ayrıca partiler eliyle yürütülen sürece demokrasi demekten de artık vazgeçilmelidir; çünkü bu sürecin demokrasi ile hiçbir alakası yoktur. Demokrasi ve partileri aynı karede gösteren bu süreçte oynanan oyuna yeni bir isim verilmelidir. Tıpkı iki hidrojen ile bir oksijeni bir araya getirdiğimizde meydana gelen birleşime “Su” adını verdiğimiz gibi.

Özetle halk, hem önüne çeşitli sıfatlar getirilmek suretiyle özelleştirilen, yerelleştirilen, durumsallaştırılan sarı demokrasilerle ilgili algılarından hem de “partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır.” Şeklindeki yanlış algıdan kurtulmalıdır. “Demokrasi: Siyasal denetimin doğrudan doğruya halkın ya da düzenli aralıklarla seçtiği temsilcilerin elinde bulunduğu, toplumsal ve ekonomik durumları ne olursa olsun tüm yurttaşların eşit sayıldığı toplumsal örgütlenme biçimidir” şeklindeki gerçek demokrasi tanımını ezberlemeli; demokrasiyi toplumsal örgütlenmenin önüne set çeken partiler eliyle gerçekleştirme hatasından kurtulmalıdır.

Yazının bu bölümüne geldiğimde yukarıdaki paylaşımla ilgili açıklamam gereken başka bir şey kaldı mı diye düşündüğümde aklıma karşılaşabileceğim iki soru geldi.

1-Yukarıdaki tanımın demokrasinin gerçek tanımı olduğunu nasıl anlayacağız?

2-Demokrasi (toplumsal örgütlenme) halk için bir seçenek mi, yoksa bir mecburiyet mi?

Bilindiği gibi insanların beslenme, üreme ve yaşama gibi doğal ihtiyaçları vardır. İnsanlar bu ihtiyaçlarını sahibi oldukları yurtlarında bulunan madde, insan, hayvan ve bitki kaynaklarından karşılamak zorundadırlar. Ancak hiç bir insan bu kaynakları arama, bulma, işleme, geliştirme, kullanma ve koruma gibi işlerin tümünü tek başına gerçekleştirme gücüne sahip değildir. Bu da her bir insanı aynı amaçlara sahip diğer insanlarla işbirliği yapmak üzere toplumsal örgütlenme içine girmek zorunda olduğu anlamına gelmektedir. Bu zorunluluk toplumsal örgütlenmeyi öneren yukarıdaki demokrasi tanımı ile bire bir örtüşmektedir. Bu örtüşme hem yukarıdaki tanımın gerçek demokrasi tanımı olduğunu hem de toplumsal örgütlenmenin toplumlar için bir seçenek değil, bir mecburiyet olduğunu ortaya koymaktadır. Bu mecburiyet halkın siyasal denetimi de ele alacak güçlü ve tutarlı bir örgütlenme içine girebilmesi için hem partilerden kurtulmasını hem de örgütün temelini insanların doğal ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik ortak amaçları üzerine kurmasını gerektirmektedir. Unutulmamalıdır ki “Örgüt; ortak amaçları gerçekleştirmek üzere bir araya gelen insanların eylem sürecidir.”

Konu demokrasi (toplumsal örgütlenme) olunca yönetim konusunu işlemeden geçmek olmaz; çünkü yönetim örgütün en önemli parçasıdır. Bilindiği gibi “Yönetim: Örgütün iş ve işlemlerini planlı şekilde yürütme ihtiyacından doğan bir süreçtir.” Şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımın dikkat edilmesi gereken en önemli kısmı örgüt vurgusudur. Bu vurguda yönetimin varlığı örgütün varlığı şartına bağlanmıştır. Bu da örgüt yoksa yönetim de olmaz anlamına gelmektedir. Yönetim tanımının işaret ettiği örgüt yoksa yönetim de olmaz gerçeği ortada iken siyasi partilere sahip ülkelerdeki siyasal yönetimlerin varlığını mantıkla izah etmek mümkün değildir; çünkü toplumu ayrıştıran partilerin olduğu yerde toplumsal örgütlenmenin gerçekleşmesi mümkün değildir. Kısacası siyasi partilere sahip ülkelerin toplumsal örgütlenmeleri olmadan siyasal yönetimlere sahip olmaları yönetim tanımının örgüt yoksa yönetim de olmaz gerçeğine ters düşmektedir. Hal böyle olunca insan ister istemez bu yönetimlerin hangi güçlerin yönetimleri olduklarını ve kimlere hizmet ettiklerini merak etmektedir.  15/08/2017

M.Salih EKİNCİ