Demokratik Darbe Planı

GEREKÇE: Anayasanın 2.maddesi; Türkiye Cumhuriyeti’nin, Toplumun huzuru, milli dayanışma ve insan haklarına dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğuna işaret etmektedir. Oysa Cumhuriyet tarihi boyunca yaşanan sağ-sol, Türk-Kürt, Alevi-Sünni, laik-anti laik gibi çatışmalar ve 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 ve 27 Nisan 2007 tarihli darbe ve muhtıralar, Anayasanın öngördüğü demokratik bir yapıya sahip olmadığımız gerçeğini ortaya koymaktadır. Geçmişte yaşanan kardeş kavgalarının günümüzde de devam ediyor olması, askeri darbelerin demokrasiye hizmet amaçlı yapılmadığı gerçeğini açığa çıkarmıştır; ama aynı zamanda yasama, yürütme ve yargı organlarının, ne çatışma ve darbeleri önleyebilecek, ne de demokrasiyi icra edebilecek bir güce sahip olmadığı gerçeğini de ortaya çıkarmıştır. Dolayısıyla demokratik bir düzen yaratmaktan başka bir çare kalmamıştır. Ancak bunu geçmişte olduğu gibi siyasi partilerden beklemek, saflıktan başka bir şey değildir; çünkü halkın zenginlik kaynaklarına sahip çıkabilecek bir güce ulaşması ne partilerin ne de ülke kaynaklarını sömürmek üzere direkt veya dolaylı yoldan parti kuran veya finanse eden güçlerin işine gelecek bir şey değildir. Zaten partilerin yapıları incelendiğinde; demokratik bir yapıya sahip olmadıkları, halkın farklı kesimlerini karşı karşıya getiren icraatlarıyla demokrasi karşıtı eylemler içinde oldukları, daha açık bir ifadeyle; sorunların bizatihi kaynağı oldukları açıkça görülmektedir. Kısacası, acil bir eylem planını uygulamaya koymak bir zaruret haline gelmiştir. Aşağıdaki plan gerçekleştirilebilecek türdendir.

        ACİL EYLEM PLANI:

        1- Halkın iktidara gelmesi sağlanacaktır. (Nasıl olacağı planın sonunda belirtilmiştir.)

        2-Halkın iktidarında; ülkenin her iline, hem ehliyetli temsilci adaylarını yetiştirecek, hem de il meclisi görevini görecek birer “Yönetim Okulu” açılacaktır.

        3- Okulların her biri iki bölümden oluşacak; toplam sekiz yıllık bir süreci kapsayacaktır.

        A) Dört yıllık eğitim bölümünde: Temsilci adaylarına politika ağırlıklı eğitimin yanında, sosyoloji, psikoloji, ekonomi, sağlık, eğitim, güvenlik, bilgisayar, yabancı dil ve benzeri dersler okutulacak; bu bölümü başarıyla bitiren temsilci adayları 4 yıllık meclis bölümüne alınacaktır.

        B) Dört yıllık meclis bölümünde: Okulun 4 yıllık eğitimi bölümünü başarıyla bitirip il meclisine geçen temsilci adayları, dört yıl boyunca ilin ihtiyaçlarını belirleme, sıralama, sırasıyla planlama, programlama, bütçeleme ve gerçekleştirme çalışmaları yapacaklardır. Bu çalışmaları esnasında hem halkın, hem diğer il meclislerinin, hem de Büyük Millet Meclisi’nin görüş ve önerilerinden yararlanabileceklerdir. Bir yandan yerel çalışmalarını sürdürürlerken, diğer yandan öbür illerin ve Millet Meclisi’nin çalışmalarını izleyebilecek ve bu izlenimlerini halk ile paylaşabileceklerdir. İl meclislerinde yerel yönetim görevini sürdüren temsilci adayları, aynı zamanda Büyük Millet Meclisi’nin yasama çalışmalarına da alt yapı oluşturacaklardır. Yasama ile ilgili çalışmalarını aşağıda belirtilen şekilde yapacaklardır:

        a) Büyük Millet Meclisi’nin çıkarmayı düşündüğü yasaları bir alt komisyon gibi kendi meclislerinde, halkın da katılımını sağlayarak değerlendirebilecek; diğer il meclislerinin konuyla ilgili değerlendirmelerini paylaşabilecek; vardıkları sonuçları bir rapor halinde Büyük Millet Meclisi’ne önerebileceklerdir.

        b) Büyük Millet Meclisi’nin çıkarmak istediği yasalar dışında, halkın yasama ile ilgili demokratik taleplerini kendi meclislerinde değerlendirebilecek; diğer il meclislerinin konuyla ilgili görüşlerini alabilecek; olgunlaştırılmış yasa tekliflerini Büyük Millet Meclisi’ne öneri olarak sunulabileceklerdir.

        İl meclislerindeki 4 yıllık yönetim görevini de başarıyla bitiren genç temsilci adaylarına yönetim ehliyeti verilecektir. Ehliyetini almış temsilci adayları, seçimlerde bağımsız olarak aday olacak; halk sekiz yıl boyunca izlediği bu temsilci adaylarından istediğine oy verebilecektir. Seçilenler Büyük Millet Meclisi’ne girecek; temsilci olamayan ehliyetli adaylar, halkın seçimle gelen valisi, kaymakamı, muhtarı, belediye başkanı ve kamunun diğer kilit noktalarına yönetici olarak atanabilecektir.

        4-Yönetim okullarının öğrenci kontenjanları, illerin nüfusları oranında belirlenecektir.

        5-Yönetim okullarının öğrenci kontenjanlarının yarısı kız yarısı erkek olacaktır.

        6-Yönetim okullarına o il doğumlu (tartışılabilir) ve o ilde ikamet eden lise mezunu her öğrenci başvurabilecektir. Öğrencilerin ihtiyaçları devlet tarafından karşılanacaktır.

        7-Yönetim okullarının puan barajı olmayacaktır; öğrencilerin okula yerleştirilmesi şöyle yapılacaktır: Örneğin; kontenjanı elli kişi olan bir okula girmek için iki yüz kişi sınava girmiş olsun. Bu iki yüz kişinin kızlar ayrı erkekler ayrı olmak üzere, en yüksek puandan başlayarak sıralaması yapılacak; kızlar listesinden en yüksek puandan başlayarak aşağıya doğru yirmi beş kız seçilecek; aynı işlem erkekler listesinde de tekrarlanacaktır. Okullara giremeyen diğer yüz elli kişi, puanları tutuyorsa başka fakültelere girebilecektir.

        PLANIN YARATACAĞI DEMOKRATİK SONUÇLAR

        1-Halk, Büyük Millet Meclisi’nin taşraya ulaşmış alt birimleri niteliğindeki il meclisleri vasıtasıyla, hem madde ve insan kaynaklarının kullanımı ile ilgili çalışmaları, hem de yasama ile ilgili çalışmaları yakından izleme, bu çalışmalarda sorumluluk alma, gerektiğinde katkı yapma olanağına kavuşacaktır. Ayrıca il meclislerinin işbirliği, halkın da iletişim içine girmesini, güç birliği yapmasını, dolayısıyla siyasal yönetimin davranışını denetim ve kontrol altına alacak bir güce ulaşmasını sağlayacaktır. Kısacası hem katılımcı demokrasinin gereği yapılmış olacak; hem de güçlü ve tutarlı demokratik bir toplumsal örgütlenme gerçekleşecektir.

         2-Yönetim okullarında siyaset eğitimi almış ehliyetli temsilci adayları seçimlere bağımsız olarak katılacağından, bu güne kadar temsilci adaylarını belirleme hakkını elinde tutan siyasi partilere gerek kalmayacaktır.

        Partilerin olmadığı bir yönetim sürecinde:

        a) Halk seçimlerde, yönetim okullarından ehliyetini almış bağımsız temsilci adaylarından istediğine oy verip seçecektir. Yani özgür iradesi ile temsilcisini seçme hakkına kavuşacaktır. Halkın bağımsız olarak seçtiği temsilci, halka karşı sorumlu konuma geleceğinden, temsilcilerin görev, yetki ve sorumlulukları da halk tarafından belirlenebilecektir. Bu süreç parti liderlerinin temsilciler üzerindeki egemenliğinin halka geçmesini sağlayacaktır.

        b) Parti yandaşı olup, bölünür bahanesiyle siyasal alandan uzak tutulan kamu personeli, siyasal hayata katılma olanağına kavuşacaktır. Böylece, kamu personelini halk kavramı dışına çıkaran, halkı resmi ve sivil olmak üzere ikiye ayırarak, demokrasinin eşitlik ilkesini ihlal eden uygulamalar son bulacaktır. Ayrıca halkın lokomotif gücü olan kamu personelinin enerjisinden yararlanma imkanı doğacaktır.

        c) Partiler olmayacağı için lider sultası da olmayacaktır. Lider sultasının olmadığı bir süreçte, temsilcilerin eşit konuma gelmeleri, özgür iradelerini kullanmaları ve halkın iradesini yansıtmaları mümkün olacaktır.

        d) Partilerin olmadığı bir süreçte; temsilcilerin farklı parti çatıları altında toplanmasına gerek kalmayacaktır. Bu da temsilcilerin farklı çatılar altındaki simgelere dayalı çatışmalarına son verecek; temsilcilerin uzlaşmalarını ve işbirliği yapmalarını kolaylaştıracaktır. Uzlaşma halka da yansıyacak; dolayısıyla sorunlara zemin hazırlayan kardeş kavgaları son bulacaktır. Çatışmalara harcanan kaynaklar, halkın mutluluk ve refahı için harcanacaktır.

        e) Halk özgür iradesi ile temsilcisini belirleme ve seçme olanağına kavuşacağı için, artık meclisini (halkın beynini) oluşturma işini bir başkasına ihale etmesine gerek kalmayacaktır. Kendi beynini oluşturma imkanına kavuşmuş halk, bu beyne kendi uyarıcılarını kabul ettirme imkanına da kavuşacaktır. Bir başka deyişle; halk kendi kendini yönetmiş olacaktır.

        f) Yönetim okullarında kontenjanın yarısı kız, yarısı erkek olacağından, kadınların nüfusları oranında temsil edilme olanağı doğacaktır. Bu da kadınların tüketici konumundan çıkıp, üretici konumuna geçmesini sağlayacaktır. Kadınların üretici konumuna geçmesi, ülkenin refahına katkı yapacaktır. Ayrıca hem verimli yönetim anlayışının gereği, hem de demokrasinin eşitlik ilkesinin gereği yerine getirilmiş olacaktır.

        g) Partilere ve finansmana ihtiyacı olmayan ehliyetli temsilci adaylarını seçme dönemi başlayacağından, finansmana dayalı siyasal süreç sona erecektir. Finansmana harcanan paralar vatandaşın cebinde ve devletin kasasında kalacaktır. Ayrıca finanse edildiği için diyet ödemek zorunda kalan ve bu borcunu devlet kasasından ödeyen temsilciler devri sona erecektir.

        ğ) Yönetim okulları sayesinde genç, dinamik, çağdaş, yeniliklere açık ve üstelik ehliyetli temsilcilere sahip olma imkanı doğacaktır. Dolayısıyla yenilenmeleri imkansız kılınmış partiler ile onların tercih ettiği yaşlı, muhafazakar ve statükocu temsilciler dönemi sona erecektir.

        h) Toplumun kaderiyle ilgili kararlar verme konumunda olan yöneticilerin, toplumun bütün boyutlarını bir arada değerlendirebilme bilgi ve becerisine sahip olmaları gerekir. Bu da yönetim konusunda eğitim görmeleriyle mümkündür. Yönetim okulları hem bu açığı kapatacak, hem de ülke kaynaklarının ehliyetsiz kişiler elinde heba olmasını önleyecektir.

        ı) Yönetimlerde uygulanan ve üretilen enerjiler, yönetim okullarında eğitilerek ehliyet sahibi olmuş temsilciler eliyle kullanılacağı için, yanılma, yanıltma, zaman ve madde israfı söz konusu olmayacaktır. Bu da toplumun refahına katkı yapacaktır.

        i) Bu gün seçimlerde uygulanan baraj sistemi marifetiyle halkın önemli bir kesiminin temsil edilme hakkı elinden alınmakta; bu kesim milli iradenin dışına itilmektedir. Yeni yönetim sürecinde her aday bağımsız olarak seçimlere katılacağından, seçimlerde uygulanan baraj sistemine ihtiyaç kalmayacak; halkın her bireyi temsil edilme hakkına kavuşacak; milli irade tecelli edecektir.

        j) Partili yönetim sürecinde halk seçimden seçime, kendisi dışında belirlenen isimlere oy vererek, demokrasinin tanımına göre meşru olmayan duruma meşruiyet katma konumundadır. Partisiz yönetim sürecinde halk, başkasının belirlediği adaya oy vermek zorunda kalmayacaktır.

        k) Bugün partiler, temsil ettikleri kesimin oylarıyla iktidara geldiğinden, temsil ettikleri kesimin iktidarı gibi davranmak zorunda kalmaktadırlar. İktidarların bu davranışları muhalif kesim ile sürtüşmelere neden olmaktadır. Sürtüşmelerin parti yandaşlarına da yansıması, milli birlik ve beraberliğin zedelenmesine neden olmaktadır. Milli birlik ve beraberliğin zedelenmesi hem verimli yönetim anlayışına, hem de toplumsal örgütlenmenin gereklerine aykırıdır. Partisiz yönetim sürecinde; temsilciler bağımsız olacağından, kurulacak hükümet, bütün toplumu temsil eden milli bir kimlik kazanacak; toplum içindeki çatışma ve adaletsizlik sona erecektir.

        l) Partisiz yönetim sürecinde; milli hükümetler kurulacağından, kadrolaşma kaosu da ortadan kalkacaktır. Yetenekli bürokratların işlerine devam etmeleri mümkün olacak; verim artacaktır. Ayrıca bürokrat, iktidarın uzantısı olmaktan kurtulup, milli hükümete, yani halka karşı sorumlu hale gelecektir.

        m) Bugün halkın madde ve insan kaynakları yönetimi merkezden yürütülmektedir. Bu uygulama, bütün yetkilerin merkezde toplanmasına ve merkezin aşırı derecede güçlenmesine neden olmaktadır. Aşırı derecede güçlenmiş merkezi yönetimi ele geçiren iktidarların yetki ve sorumluluklarını paylaşmaya yanaşması mümkün değildir. Bu da yerel yönetimlerin kurulması önünde önemli bir engeldir. Oysa yetki ve sorumlulukların paylaşılmadığı bir süreçte; madde ve insan kaynaklarını verimli bir şekilde kullanmak mümkün değildir. Bu nedenle yerel yönetimler talep edilmektedir. Önerilen yönetim okulları yerel yönetim ihtiyacını karşılayacaktır. İlin işleri yönetim okullarının il meclisleri tarafından yürütüleceğinden, hizmetin gerçekleştirileceği ilin şartları, hizmete olan ihtiyacı ve önceliği daha sağlıklı hesaplanacağından, yatırımların ülke gerçekleriyle örtüşmesi sağlanacaktır. Ülke gerçeklerine uygun yatırımlar, ülkenin dengeli kalkınmasını sağlayacak; toplum içindeki huzursuzluklara son verecektir. Ayrıca bu işlerin yerinden planlanması, programlanması ve bütçelendirilmesi, bürokratik yazışmaların sebep olduğu zaman ve madde israfını da önleyecektir. Ülkenin işleri, il meclisleri ve Millet Meclisi’nin işbirliği ile yürütüleceğinden, ülkenin gerçeklerine uygun sonuçların çıkması sağlanacaktır.

        n) Bilindiği gibi büyük sermayelerin ihtiyaç duyduğu büyük orandaki madde ve insan kaynakları devlet örgütlerinin elinde vardır. Bu kaynaklar temsilciler eliyle kullanılmaktadır. Temsilcileri belirleme işi ise parti başkanlarının tekelindedir. Dolayısıyla ülke kaynaklarında gözü olan güçlerin partilere ve başkanlarına kayıtsız kalması mümkün değildir. Diğer yandan mevcut sistemin her bir partiyi diğer partilerden daha güçlü olmak zorunda bıraktığı da bilinen bir gerçektir. Bu da her bir partiyi sermayenin parasına, teknolojisine ve medyasına muhtaç hale getirmektedir. Kısacası sistem, partilerle sermayenin işbirliğini zorunlu hale getirmektedir. Bu da partilerin sermayenin güdümüne girmesine ve ülke kaynaklarının ganimet malına dönüşmesine neden olmaktadır. Önerilen partisiz yönetim sürecinde;  halkın temsilcilerini, parti çatısı altında olmayan bağımsız adaylardan seçmesi, yukarıda sözü edilen oyunu bozacaktır.

        o) Dördüncü bir güç olduğu herkes tarafından bilinen medya, partiler ile işbirliği içinde olan sermayenin kullanabileceği bir araç olduğuna göre, sermayenin bu gücü kendi çıkarları doğrultusunda kullanıp, halkı yanıltması mümkündür. Bu nedenle; halkın gerçek gündemini belirleme konumuna gelmesi gerekmektedir. Bu, illerde kurulması öngörülen yerel meclisler kanalı ile mümkün olacaktır. Çünkü her ilin meclisi, kendi ilindeki gerçek sorunlarını belirleme ve diğer illerle paylaşma olanağı bulacaktır. Böylece halk, ülkenin gerçek gündemini öğrenme imkanına kavuşacaktır. Dolayısıyla halkın, medyanın belirlediği gündem peşinden koşması ve yanılması söz konusu olmayacaktır.

        HALKI İKTİDARA TAŞIMANIN YOLU:

        İlk aşamada “Halkın Seçmenleri Derneği” kurulacaktır. Dernek, halkın birinci basamak temsilcisi olan seçmenleri kendi çatısı altında toplayacak; seçmenlerin iletişim içine girmelerini ve işbirliği yapmalarını sağlamak suretiyle, toplumsal örgütlenmenin öncülüğünü yapacaktır. Bir yandan üyelerini toplumsal örgütlenme ve yönetim konularında bilinçlendirme çalışmaları yaparken, diğer yandan yukarıdaki eylem planını geliştirme çalışmaları yapacaktır. Partilerin etkisini azaltmak ve kendi gücünü arttırmak için temsilci adaylarını sözleşme yaptığı üyeleri arasından seçecektir. Yeterli güce ulaştığında “Partisiz Yönetim Partisi”ni kuracaktır. Partinin öncelikli görevi, yukarıdaki eylem planını toplumla paylaşmak ve planın uygulamaya konulması halinde toplum yararına yaratacağı sonuçları anlatmak olacaktır. Gerçekleri gören halk, Partiyi iktidara taşıyacaktır. İktidara gelen PYP, planı uygulamaya koymak üzere gerekli yasaları çıkaracak ve partisiz yönetim sürecini başlatacaktır. Bu süreç hem Partisiz Yönetim Partisi’nin hem de diğer partilerin varlığına son verecektir. PYP, kurulmuş son parti olarak tarihe geçecektir.  30.03.2009

M.Salih EKİNCİ
msalihekinci@ttmail.com

Yorum Yap!




Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.