Tanrı Ana(yasa)mızı Korusun

Halktan ve diğer partilerden güçlü olmadığı müddetçe yaşama şansı olmayan bir şekilde yaratılan, bunun gereği olarak halk gücü yerine, sermaye gücüne yaslanmak zorunda kalan, dolayısıyla kendisinin ve yaslandığı gücün yaşamını sürdürebilmek için, halkın farklılıklarını çatıları altında yarıştırıp çatıştırmak suretiyle uzlaşmazlık ortamı yaratan ve bu ortamdan beslenen, bunun devamı için, halkın lokomotif gücü olan kamu personelini, parti yandaşı olup bölünür bahanesiyle siyasal yönetim sürecinden uzak tutan, ancak işçi, esnaf ve çiftçinin parti yandaşı olup bölünmesinde sakınca görmeyen, kadınları, pozitif ayırımcılık yaparak, gençliği, statükoyu tartışmaya açacağı kaygısıyla, önemli bir kesimi de seçim barajları marifetiyle siyasal yönetim sürecinden uzak tutan, diğer bir deyişle, halkı demokrasinin vazgeçilebilir bir unsuru haline getirip, milli iradeyi ortadan kaldıran partilerden, Tanrı ana(yasa)mızı korusun.

        Halkı hem çatıştırmak, hem de demokrasinin vazgeçilebilir bir unsuru haline getirmek suretiyle, onların demokratik örgütlenme ve yönetim bilincine ulaşmasını, güçlü ve tutarlı toplumsal örgütlenmeyle öz kaynaklarına sahip çıkmasını engelleyen, dolayısıyla ganimet malı haline gelen ülke kaynakları kullanımını kendisi ve yaslandığı gücün tekeline alan, bu icraatlarıyla bir yandan ulusal düzeyde uzlaşma imkanı bırakmayan, diğer yandan uluslar arası ilişkileri şirketler arası ilişkiler haline getirip,  küresel sermayenin dokunulmaz bir güç haline gelmesine sebep olan partilerden, Tanrı ana(yasa)mızı korusun.

         Halkın sahibi bulunduğu kaynaklarını teslim edeceği temsilcilerini belirleme, onları eğitme ve özgür iradesiyle seçme hakkını gasp eden, halka ve diğer partilere karşı güçlü olmak uğruna, temsilci adaylarını ehliyetlerine bakmaksızın, daha çok oy potansiyeli ve ekonomik gücü olanlar arasından seçen, bu tercihleriyle hem ehliyetli temsilcilerin işbaşına gelmesini önleyen, hem de ülke kaynaklarının ehliyetsiz ellerde ganimet malı haline gelmesine sebep olan partilerden, Tanrı ana(yasa)mızı korusun.

         Halkın temsilcisini belirleme hakkını gasp etmek suretiyle, temsilcilerin halktan çok, parti başkanını temsil etmek ve yönetim sürecinde özgür iradesini bir kenara bırakıp, parti başkanının istemleri doğrultusunda oyunu vermek zorunda kalmasına, dolayısıyla milletin egemenliğinin söz konusu olmadığı bir zeminde iktidara gelen parti liderinin, ülke kaynaklarının da tek hakimi haline gelmesine, kısacası iktidara gelen parti liderini ikna etme gücüne sahip sermayenin, ülke kaynaklarıyla ilgili emellerine ulaşmasına sebep olan partilerden, Tanrı ana(yasa)mızı korusun.

         Merkezi ve dikey bir yönetim biçimini benimsemek suretiyle, hizmetlerin halktan uzaktaki bir yerde planlanmasına, programlanmasına, bütçelenmesine, bunun gereği olarak vergilerin merkezde toplanıp, ödeneklerin merkezden gönderilmesine sebep olan  halkı merkezi otoriteye muhtaç ve bağımlı bir hale getiren bu uygulamayla, merkezi otoriteyi dokunulmaz bir hale getiren, dolayısıyla görev, yetki ve sorumlulukların paylaşıldığı demokratik yerel yönetimlerin kurulmasına engel olan partilerden, Tanrı ana(yasa)mızı korusun diye dua ediyorum.

        Dua ediyorum; çünkü “Küresel düzeyde ülkeden ülkeye dolaşan uluslar arası sermaye akımının dünya milli gelirinin on katına çıktığı tahminleri yapılıyor” şeklindeki haberlerden korkuyorum. Birkaç blokta toplandığını söylenen  bu küresel sermayenin yaşamını sürdürebilmesi için kaynaklarımıza göz dikmesinden, bu nedenle diğer sermaye bloklarıyla çatışmasından, dolayısıyla ülkelerimizi savaş alanlarına çevirmesinden, yapılacak savaşlar sonucunda tek blok haline gelmesinden korkuyorum; tek blok haline gelecek sermayenin kuracağı yeni dünya düzeninde, dünyanın birer mahallesi konumuna düşecek ülkelerimize, bünyelerindeki şirket adlarını vermelerinden korkuyorum; şirket bayrakları altında şirket marşları okutmalarından, meclis, mahkeme, ordu ve okulların, kısacası paylaşılamayan her   şeyin sahibi olmalarından korkuyorum; hele, hele dilimiz, dinimiz ve ırkımız uğruna yapılan savaşlardan mahrum kalmaktan, ziyadesiyle korkuyorum….(!) hani o suni farklılıklarımızı yarıştırma uğruna uzlaşmazlık yığını haline getirdiğimiz toplumsal örgütlenmemizin temelini, beslenme, üreme ve can güvenliği gibi insanlığın ortak  amaçları temeline oturtmanın değerini, anlamadan gitmekten korkuyorum.

        Ancak, yeni bir anayasa yapılacağı müjdesini aldığımda, bu sefer tamam; güzel şeyler olacak diyorum; çünkü direk veya dolaylı bir şekilde hükmettiği partiler kanalıyla dokunulmaz bir güç haline gelmiş ve dünya halkını amaçları doğrultusunda bir küreselleşme sürecine sokmuş uluslar arası sermayenin gücü karşısında, hiçbir ülkenin demokratik bir şekilde örgütlenme, yönetilme veya anayasa yapma şansının kalmadığını, dolayısıyla dünya halkının da küresel düzeyde güç birliği yapmak üzere örgütlenmek zorunda olduğunu, bu nedenle; her bir ülke halkının sermayeyi can, insanı yonga konumuna düşüren uzlaşmazlık unsuru siyasi partilerden vazgeçmesi ve toplumsal örgütlenmesinin temelini beslenme, üreme ve can güvenliği gibi insanlığın ortak amaçları temeline oturtması gerektiğini bilen aydınlarımız var diyorum.

        Çünkü, insanı can, sermayeyi yonga konumuna getirmeyen, yani insan odaklı ve küresel ölçekli olmayan, demokrasinin vazgeçilmez unsuru partiler değil, halktır; demeyen hiçbir anayasanın, üniformalı da olsa, sivil de olsa, çıplak da olsa, çözüm getirmeyeceğini bilen aydınlarımız var diyorum.

        Bu nedenle milletin gerçek efendisi köylü edasıyla köşeme çekilip, anayasa tartışmalarını ilgiyle ve misyonum gereği sessizce izliyorum. Fakat bir süre sonra, dünyayı yaşadığı ülke sınırlarından ibaret sayan bir zihniyetin dümen suyuna kapılıp, yerel ölçekli bir anayasanın ismi, dini, dili, ırkı ve kıyafeti gibi uzlaşmazlığı körükleyen kısır tartışmalar içinde yer alanları görünce, Tanrı ana(yasa)mızı korusun diye tekrar dua ediyorum; ama koruyacağına inanmıyorum; çünkü herkesin kendi anayasasından sorumlu olduğunu düşünüyorum.

        Bu nedenle “al anayasanı da git” denilen günleri mumla arıyorum; çünkü al anayasanı da gel denilecek günler çok yakın görünmektedir. Korkarım ki o günlerde ana(yasa)mı saklayacak yerim de olmayacak. 07/11/2007

M.Salih EKİNCİ
msalihekinci@ttmail.com    

Yorum Yap!




Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.