3 HAYIR 1 EVET

M.Salih EKİNCİ
Partisiz Yönetin adlı kitabın yazarı

16 Nisan 2017 günü seçmen sandık başında olacak. O gün iktidar partisinin tek başına hazırladığı “partili başkanlık” merkezli anayasa paketi oylanacak. Karar partili parlamenter sistemin iktidar ve iktidar partisine yanaşan muhalefetteki bir partinin toplam 339 parlamenteri tarafından verildi; Bu parlamenterler 550 parlamenterli parlamentoyu “partili başkanlık” adlı bir sisteme gebe bıraktı. Doğuma da halk karar versin dedi. Ancak halkın iradesi önündeki “olağanüstü hal” engelini kaldırmadı; tersine o halin devamından yana mazeretler sıraladı. Kısacası halka “ohal” şartları altında karar vermek zorundasın demeye getirdi. Ancak biliyoruz ki halkı “ohal” şartlarında sandık başına gönderen iradenin hiçbir mazereti halkın iradesine ipotek koymanın gerekçesi olamaz. Bu gerçeğe rağmen halk özgür iradesinden yoksun şekilde sandık başına gönderilirse ortaya çıkacak sonucun hiçbir meşruiyeti olmaz. Bu nedenle halkın iradesi üzerindeki ipotek kaldırılmalıdır. Aksi halde ipoteği kaldırma yetkisine sahip olanların halkın iradesini özgürce kullanmasını istemedikleri ya da halkın iradesini özgür bırakacak özgürlüğe sahip olmadıkları anlamı çıkar; bu da halkın topyekün yoğun bakımda olduğu sonucuna götürür. Halkın biran önce bu durumdan kurtulması gerekir. Bunun yolu ise “partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır” şeklindeki sinsi algıdan kurtulmaktır. Daha açık söylemek gerekirse halkın parlamenterleri de başkanlığı da partiler ve onların liderleri sultasından kurtarmasıdır.

Halk “ohal” şartları altında “partili başkanlık” sistemine yüzde elli artı bir oyla evet derse “partili başkanlık” özürlü de olsa doğacak; doğumla birlikte annenin, yani parlamenter sistemin ölümü de gerçekleşecek. Doğumun az bir oy farkıyla gerçekleşmesi ise ortaya ikinci bir meşruiyet sorunu da çıkaracak ve hiç kuşku yok ki bu sorun uzun süre gündemden düşmeyecek. Halkın partili başkanlık sistemine yüzde elli artı bir oy oranıyla hayır demesi halinde yola partili parlamenter sistemle devam edileceği beyan edilmektedir. Şahsen bu görüşe katılmıyorum; çünkü mevcut sistem tartışmaya açılmış ve sorun çözülmeden de sular durulmayacaktır. Özetle; referandumda hangi sonuç çıkarsa çıksın ciddi siyasal ve sosyal kırılmalar yaşanacaktır; çünkü mevcut duruma bakıldığında halkın yarısının evet, yarısının hayır cephesinde yer aldığı görülmektedir. Bu da hangi yönde karar alınırsa alınsın, kararın halkın tamamını kapsamayacağı tamamını memnun etmeyeceği anlamına gelmektedir. Bu da evet hayır cephelerinin arasındaki fay hatlarının gün geçtikçe derinleşmesine hatta kalıcı olmasına neden olacaktır. Kısacası mevcut şartlarda referandum halk yararına olmayacak; sömürgecilerin böl ve yönet politikasına hizmet etmekten başka bir işe yaramayacaktır. Bu nedenle her şeyden önce söz konusu bölünmenin önü kesilmelidir. Bunun en mantıklı yolu ise referandumun iptal edilmesidir.

Referandumun iptal edilmesini gerektiren sebepler yalnızca “Olağanüstü Hal” şartları ve toplumun bölünmüş olması değildir; siyasi aktörlerin konuyu gündeme getirme gerekçeleri ve bu gerekçelere dayandırdıkları çözüm önerileri de sorunludur. Örneğin; mevcut parlamenter sistemi işlevsiz bırakmak isteyenlerin, bu parlamentonun doğurmak istediği “partili başkanlık” sistemine dört elle sarılmaları çelişkidir. Çünkü biliyoruz ki doğan, doğuranın özelliklerini, izlerini, genlerini taşır. Yani “partili başkanlık” sistemi çok iyidir diyorsanız ki bunu diyorsunuz; o zaman bu iyiliği doğuran anneyi (parlamenter sistemi) işlevsiz bırakmak istemenizi mantıkla izah etmeniz mümkün değildir. Eğer anne (parlamenter sistem) işlevsiz bırakılması gerekecek kadar kötüdür diyorsanız ki diyorsunuz; o zaman da bu (parlamenter sistemin) doğurmak istediği “partili başkanlık“ sistemine sahip çıkmanız anlaşılır şey değildir. Çelişki “partili başkanlık” sistemine karşı çıkanların davranışlarında da vardır. Örneğin parlamenter sistemi beğeniyor, bununla devam etmek istiyorsanız, savunduğunuz sistemin iyi işlere imza attığına inanıyorsunuz demektir. Dolayısıyla savunduğunuz partili parlamenter sistemin doğurmak istediği “partili başkanlık” sistemine karşı çıkışınız çelişkidir. Eğer partili parlamenter sistemin aldığı “partili başkanlık” kararı büyük bir hatadır diyorsanız ki diyorsunuz; partili parlamenter sistemin büyük hatalara imza atabileceğini kabul ediyorsunuz demektir. Öyle ise hayır çıkarsa partili parlamenter sistemle devam edilecek şeklindeki beyanınızdan vazgeçmeniz, partilere dayalı parlamenter sistemin ciddi şekilde sorgulaması gerektiğini savunmanız gerekir. Aksi takdirde her iki tarafın da sorun çözmekten çok kaos yaratmak istediği şüphesi doğar; çünkü savunulanlar çözümden çok kaoslara gebe.

Siyasi aktörlerin kaos yaratmak istediği şüphesini haklı çıkaracak davranışlardan biri de hayır oyu kullanacakların teröristlikle itham edilmesidir. Bu davranışın gerçekten de kaos yaratmaktan başka bir anlamı yoktur; çünkü mahkeme kararı olmadan birilerini terörist faaliyetler içinde göstermenin ne hukukla ne mantıkla ne de insan haklarıyla örtüşen bir yanı yoktur. Bir yandan toplumsal mutabakatı sağlamadan bir anayasa metni hazırlayacaksın; bunun kabul veya reddine halk karar versin diyeceksin; referandumda kullanılacak oy pusulasına evet hayır bölümleri koyacaksın; diğer yandan hazırladığım anayasa metnine evet de; hayır dersen seni teröristlerle aynı kefeye koyarım diyeceksin. Eğer kabul edilmesi istenen anayasanın toplumsal mutabakat, insan hakları ve demokrasi anlayışı bu ise vay halimize. Vay halimize diyorum; çünkü referandumda halkın yüzde elli artı bir oyla hayır demesi halinde dünya devletleri tarafından terörist devlet olarak nitelendirilmemiz söz konusudur.

Söylenecek sözüm çok; yer yok. Bu nedenle lafı dolandırmadan konunun özüne girmek istiyorum. Konunun özünde ise partilere dayalı parlamenter sistem vardır. Bu sistem bir sorun ve sorunlar yumağının kaynağıdır. Ancak bu sorun bugün konuşuluyor diye bugüne ait bir sorun değildir. Bu sistem oldu olalı bu sorun vardır. Mevcut sistemde çok ciddi sorunlar yaşanmış ve günümüzde de tehlikeli bir şekilde yaşanmaktadır. Bugün “partili başkanlık” ile ilgili yaşananlar da bu sistemin sebep olduğu sonuçlardan başka şey değildir. Özetle mevcut parlamenter sistem sorunludur; sorunun sebebi ise partilerdir; çünkü mevcut parlamenter sistemde iş ve işlemler partiler eli ile yürütülmektedir. Birikmiş sorunlarımızın bu güne kadar hiç birinin çözülememiş olmasının tek nedeni sorunları çözme işinin partilere bırakılmış olmasıdır. Oysa sorunların kaynağı olan partilerin sorunlarımızı çözme adına varlıklarını ortadan kaldıracak bir projeye imza atmalarını beklemek saflıktan başka bir şey değildir. Zaten dikkat edilirse sistemi tartışanların partisiz bir çözüm düşünmedikleri görülecektir. Partili parlamenter sistemi işlevsiz bırakmak isteyenlerin “partili başkanlık” istemeleri bu tezin en çarpıcı kanıtıdır. Partili bir sistemden partili başka bir sisteme. Belli ki siyasilerin tercihleri halktan yana değil; partilerden yana.

Partilerle ilgili düşüncelerimi mevcut parlamenter sistem birkaç gündür tartışılıyor diye beyan ediyor değilim. Herkes gibi modaya uyup birkaç satır da ben yazayım gibi bir düşüncem de yoktur. Sadece bu konuda herkesten çok fikir beyan etme hakkına sahip olduğuma inanıyorum; çünkü partilere dayalı yönetim sisteminin sakıncalarını 30 yıl öncesinden dile getiren, çözüm önerilerini onbir yıl önce yayımladığı (Partisiz Yönetin) adlı kitabında sunan biriyim. Kısacası halkın partilerden vazgeçmek zorunda olduğunu mantıklı bir şekilde ortaya koyacak kitap dolusu sözüm ve çözüm önerilerim vardır. Bugün otuz yıl öncesinden tartışmaya açmak istediğim partilere dayalı yönetim sisteminin tartışmaya açılmış olduğunu görmek benim açımdan sevindirici, ancak sorunu çözmek için partili parlamenter sistemden partili başkanlık sistemine geçilmek istenmesi bir o kadar kaygı vericidir; çünkü bu çözüm önerisinin siyasi partilerin sorunların kaynağı olduğu gerçeğini gizlemekten başka bir anlamı yoktur.

Bundan onbir yıl önce (Partisiz Yönetin) adlı kitabımdan üç bin adet basılmıştı. Partili parlamenter sistemle ilgili fikirlerimin bir an önce gündeme düşmesi ve tartışılması için kitapları bedava dağıtıyordum. Günün birinde bir profesöre kitabımı uzattım. Kitabın ismini okuduktan sonra yüzüme bakıp “ama hocam partiler olmadan ben kendimi nasıl ifade ederim” dedi. Ben de kendisine bak ne güzel ifade ettiniz dedim. Cevabım beni mutlu, profesörü mahcup etmişti ama “partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır” algısına saplanmış bir topluma partisiz yönetimi anlatmanın deveye hendek atlatmaktan daha zor olduğu gerçeğini de görmüştüm. Evet işim zor; ancak işimin zor olması sorunlarımızın partilerden kaynaklandığı gerçeğini anlatmaktan vazgeçeceğim anlamına gelmez. Ancak bir kitap dolusu detayı 2 sayfalık bir yazıda dile getirmek takdir edersiniz ki mümkün değildir. Bu nedenle partilerden vazgeçmemizi gerektirecek birkaç madde sıralamakla yetineceğim. Detaylar kitabım ve www.partisizyonetim.com adlı sitemdeki “Röportaj” ve “yazılarım” bölümünde mevcuttur. Bunlar incelendiğinde partilerden vazgeçmemiz gerektiği gerçeği daha iyi görülecektir.

İşte partilerden vazgeçmemizi gerektiren birkaç madde:

1- Partiler sanıldığı gibi demokrasinin vazgeçilmez unsurları değildir. Çünkü demokrasi yurttaşların tümünü kapsayan toplumsal örgütlenme biçimidir; yani birleştiricidir. Siyasi partiler ise halkın farklı kesimlerini çatıları altında ayrı, ayrı örgütleyen, onları yarıştırıp çatıştıran, dolayısıyla farklı her bir kesimi diğer kesimler için tehdit unsuru haline getiren ayrıştırıcı örgütlerdir. Tekrar ediyorum demokrasi birleştirici, partiler ayrıştırıcıdır. Partiler ve demokrasi taban, tabana zıt yapılardır. Bir başka ifadeyle partilerin olduğu yerde demokrasi olmaz. “partiler demokrasilerin vazgeçilmez unsurlarıdır” sözü yaldızlı bir yalandan başka şey değildir. Bu nedenle demokrasi arayışında olanların parti örgütlerinden kurtulmaları gerekir. Aksi takdirde halkın hali ciğeri kediye teslim edenlerin halinden farklı olmayacaktır. Demokrasiyi siyasi parti sahalarında siyasi parti kural ve araçlarıyla gerçekleştirmeye çalışmak, futbol maçlarını basket sahalarında basket kural ve araçlarıyla gerçekleştirmeye benzer. Her iki şekilde de sorunlardan kurtulmak mümkün değildir. Futbol örneğinde spor yorumcuları, demokrasi örneğinde böl ve yönet politikasının sahibi sömürgeciler kazanır.

2-Partilerin olduğu yerde siyasetçinin sermayenin güdümünden kurtulması mümkün değildir; çünkü partilerin gerek halktan gerekse rakip partilerden daha güçlü olabilmesi için paraya, teknoloji ve medya gücüne ihtiyacı vardır. Partilerin ihtiyaç duyduğu araçlar sermayelerin elinde vardır. Diğer yandan büyük sermayelerin de devletin elindeki kaynaklarda gözü vardır. İki tarafın ihtiyaçları onları bir birine yaklaştırır. Sermaye partiyi finanse eder; parti iktidara geldiğinde söz konusu sermayeye ülke kaynaklarının kapılarını sonuna kadar açar. Kısacası ülke kaynakları halktan çok parti ve finansör sermaye yararına kullanılır. Bu gün partilere dayalı siyasal yönetim sistemine sahip ülkelerde küçük bir azınlığın mutlu, diğer yandan milyonlarca insanın yoksul, mutsuz ve umutsuz oluşu bu kirli ilişkinin sonuçlarından başka şey değildir. Küresel sermaye bloklarının ülkelerin geleceğine ipotek koyabilecek derecede büyümesinin sebebi de bu ilişkinin sonuçlarından başka şey değildir. Hiç kuşkunuz olmasın ki böyle devam ederse küresel sermaye blokları büyüdükçe diğer blokların alanlarına göz dikecektir. Bu da yeni çatışma ve savaşlar demektir. Sözkonusu sermaye blokları ya birbirini yok etmek suretiyle, ya da birleşerek tekelleşecek; tekelleşmesi halinde imparatorluğunu ilan edecek; dünya ülkelerini ise birer eyaleti haline getirecektir. Bu nedenle tüm ülkelerin siyasi partilerden kurtulması gerektiğini ısrarla savunuyorum.

3-Partilerin olduğu yerde halkın temsilcisini belirleme, seçme, konumunu, çalışma biçim ve şartlarını belirleme şansı yoktur.

4-Partilerin olduğu yerde kamu personelinin yönetim sürecinde yer alması mümkün değildir.

5-Partilerin olduğu yerde lider sultası, lider sultasının olduğu yerde ise temsilcinin özgür iradesini kullanması mümkün değildir.

6-Partilerin olduğu yerde bürokratın siyasetçinin güdümünden kurtulması mümkün değildir.

7-Partilerin olduğu yerde genç ama aynı zamanda ehliyetli kişilerin işbaşına gelmesi mümkün değildir.

8-Partilerin olduğu yerde kadının nüfusu oranında temsil edildiği görülmemiştir.

9-Partilerin olduğu yerde milli iradenin tecelli etmesi mümkün değildir.

10-Partilerin olduğu yerde milli iradeyi temsil eden hükümetlerin kurulması mümkün değildir.

11-Partilerin olduğu yerde yerel yönetimlerin anlamına uygun şekilde uygulanması mümkün değildir.

Sonuç: Şu anda tartışılan partili parlamenter sistemin tartışmaya değer derecede sorunlu bir yapıya sahip olduğu bir gerçektir; dolayısıyla geniş bir zaman ve zeminde ciddi şekilde sorgulanmalıdır. Ancak yapılmak istenen referandum bu şansımızı kaybetmemize neden olabilir. Mevcut parlamenter sistemi geniş bir zaman ve zeminde tartışma şansımızı kaybetmemek için referandum iptal edilmelidir. İptal edilememesi halinde “partili başkanlık” teklifi ret edilmelidir. Daha sonra mevcut parlamenter sistem siyasi parti örgütlerinden temizlenip, (Partisiz Yönetin) adlı kitapta teklif edilmiş Partisiz Yönetim sistemine geçilmelidir. 08/03/2017 Bugün Kadınlar Günü KUTLU OLSUN

Özet:

REFERANDUMA                                           HAYIR

PARTİLİ BAŞKANLIK SİSTEMİNE    HAYIR

PARTİLİ PARLAMENTER SİSTEME HAYIR

PARTİSİZ YÖNETİME                               EVET

M.Salih EKİNCİ