Murat SOYER’in Araştırması

Siyasi partiler aracılığıyla demokrasi uygulaması sistemi aslında halkın iradesini idareye yansıtabilmek , meclis içerisinde çok sesliliği oluşturmak suretiyle denetim sağlamak gibi gayet iyi düşüncelerle oluşturulduğu halde bugün maalesef bu amaca ulaşılamadığı, bir çok partinin halktan kopuk olduğu, kimilerinin çeşitli gurup, ideoloji, kişi ve hatta devletlerin idealleri doğrultusunda politika izlediği , parti içi demokrasinin olmadığı , parti kurultaylarının bile artık partililere kapalı yapıldığı, bir kanunun kabul edilmesi için parti liderinin masaya yumruk vurmasının yeterli olduğu, parti içi disiplin adı altında millet vekillerinin çoğu zaman görüşlerini bile belirtemediği artık herkesin bildiği, bizzat gördüğü bir gerçek olmuştur.Kimi zaman vatandaş olarak yani aslında idarede en üst sırada olması gereken kişiler olarak derdimize derman ararken vekillerimiz tarafından azarlandık. Millet vekili diye seçtiğimiz bir çok kişi zamanla lider vekili oluverdi. Demokrasi adı altında, tanımadığımız, önümüze konan üç – beş kişiden birini seçmek zorunda kaldık. Ama seçtiklerimiz için çoğu zaman bu da aynıymış dedik. Yani millet olarak irademizi hiçbir zaman idareye yansıtamadık. Bazen particilik yüzünden birbirimize düştük, bölündük. Milli konularda bile biraraya gelemez olduk. Dünyada da durum bizimkinden pek farklı değil aslında hemen, hemen bütün ülkelerde devamlı hükümetler aleyhinde geniş çaplı protesto gösterileri düzenleniyor, milletler savaşa karşı çıkıyor ama savaş hiç eksik olmuyor.

Bütün bunlardan ben şunu anlıyorum; Her yerde bir demokrasi lafıdır gidiyor ama sadece lafta kalıyor hiçbir yerde işlemiyor. Peki bu durumda ne yapabiliriz diye düşündüğümüzde ulu önderimiz Atatürk’ ün söylediği o muhteşem söz aklımıza geliyor “İlham ve kuvvet kaynağı milletin kendisidir.” o halde milletin iradesini yeniden idareye yansıtacak olan Gerçek ( Partiler üstü ) demokrasi sisteminin esaslarını oluşturmak için hepimiz el birliğiyle çalışmalıyız. Bu konudaki düşüncelerimizi düşünce ortamlarında birbirimizle paylaşmalı ve geliştirmeliyiz. Ancak bu sayede sıkıntıları aşabilir, cumhuriyetimizi çağdaş medeniyetler seviyesinin üzerine çıkartabiliriz.

Gerçek demokrasi sistemini oluşturmak ve bu sayede milleti ülke idaresinde hak ettiği mevkiye yükseltmek amacıyla fikir üreten, çalımalar yapan insanların sayısı aslında az değildir. Hatta bu kişiler arasında kendisi bir milletvekili olduğu halde “elektronik demokrasi” başlığıyla açıkladığı partisiz demokrasi sistemini bir öneri olarak sunan sayın Prof. Dr. Aziz Akgül’ ün çalışması bir çok insanın bakış açısını genişletmiş ve aslında partilerin demokrasi için vazgeçilmez unsur olmadığını göstermiştir ( http://www.israf.org ) . Aynı Şekilde yazdığı “Partisiz Demokrasi” başlıklı yazısıyla sayın T. Serdar Kalyoncu’ da ( http://egemenlik-ulusundur.org/meydan/TSKalyon2.htm ) Gerçek Demokrasi Sistemi nin esaslarının oluşturulması çalışmalarına bir adım daha attırmıştır.

Gerçek Demokrasi konusunda yapılmış bir başka değerli çalışma www .bioenerji. org adresli internet sitesinin Hür Düşünce sayfasında halka sunulmuştur. Bu çalışmayı aşağıda bilgilerinize sunmak istiyorum. Saygılarımla.

**********************************************************************

Lütfen Dikkat : “Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir” ilkesini gerçekten yürürlüğe koyabilmek amacıyla hazırlanan bu tasarıyı lütfen sabırla okuyunuz. Hedeflenen çözüm için kişisel katkılarınızı ortaya koyunuz.

GERÇEK DEMOKRASİ SİSTEMİ

HAKKINDA

KİŞİSEL BİR ÖNERİ

* DURUM DEĞERLENDİRMESİ :

Millet olarak sahip bulunduğumuz bütün yeraltı ve yer üstü servetlerine, her alanda yetişmiş insan gücümüze, dünyanın en güzel iklim kuşağında yer alan vatanımızın sayılamayacak kadar çok imkan ve kıymetlerine rağmen 2004 yılını tamamlamak üzere olduğumuz şu devirde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin milleti ve vatanıyla içinde bulunduğu çok sıkıntılı durum bütün duyarlı vatandaşlarımızca bilinmektedir. Borç batağına saplanmış, milli egemenlikten tavizler vermeye başlamış bir devlet haline geldiğimizi tüm akıl ve insaf sahibi vatandaşlarımız görmektedirler. Ne yazık ki; bugün vatanımızı yeniden kurtarmak zorunluluğuyla karşı karşıya kalmış bulunuyoruz. Yeniden bir istiklal harbi vermek durumundayız. Ancak, bu defaki istiklal harbi bilgi yoluyla verilecektir. Çünkü tüm kötülüklerin temelinde CEHALET ve BAĞNAZLIK vardır. Artık milletimiz kendi idaresine bizzat sahip çıkmak mecburiyetindedir. Bugünkü zor ve çok sıkıntılı durumdan çıkışımızın mutlaka bir yolu ve çaresi vardır. Unutmayalım ki bilimde ÇARESİZLİK diye bir şey yoktur… ARAŞTIRMA EKSİKLİĞİ vardır. İşte bu önerimiz çare hükmünde olan bir araştırma projesidir. En samimi dileğim odur ki; sayın vatandaşlarımız bu önerimi incelesinler, irdelesinler, eleştirsinler, tartışsınlar ve geliştirsinler.

Cumhuriyetimizin 81. yılını da geride bırakıyoruz. Yönetim şeklimizin adı “Cumhuriyet,” yani milletin hür iradesiyle gerçekten kendi kendini idare ettiği en uygar sistem olduğu halde, uygulamada bu incelik hiç yer almamıştır. Yani millet yönetimde söz sahibi olamamıştır. “YAPMACIK BİR DEMOKRASİ” ile millet sözde oy kullanarak yönetime katılmış sayılmıştır. Gerçekte ise millet yönetimde tamamen devre dışı bırakılmış durumdadır. Vatandaş seçimlerde partilerin genel başkanlarınca listeye alınmış olan isimlere, onları şahsen hiç tanıyıp bilmediği halde, bir partiye duyduğu sempati sebebiyle oy vermektedir. Milletin seçmediği, parti genel başkanlarının kendi listelerine aldığı kişilerden oluşan TBMM ise milletten kopmuş bir halde işlem yapmaktadır. Doğal olarak bir siyasi parti liderinin seçtiği kişiler “milletin vekili” olamamakta , “lider vekili” olmak zorunda kalmaktadırlar. Milletvekili olması gereken kişiler, parti başkanının daimi emir ve komutası altında hareket etmekte, vicdan hürriyetine uyarak görev yapamamaktadırlar. Bilindiği gibi bazı konularda siyasi partiler grup kararı almaktalar ve grup kararına uymayan milletvekillerini çeşitli yollarla cezalandırmaktadırlar. Grup kararına uymayan milletvekilini ASİ ilan ederek parti disiplin kurullarına sevk etmektedirler. Bu durumda “milletvekilinin vicdan hürriyeti” nerede kalıyor? Dolayısıyla şimdiki milletvekilleri siyasi istikballerinin parti liderine bağlı olduğunu bildiklerinden ve bu kabul içerisinde davrandıklarından, kendilerini daima liderin hoşuna giden kişi olmak zorunda hissetmektedirler. Çünkü, insanın tabiatında kendini emniyete almak, güvende hissetmek çabası vardır. Oysa ki; bir milletvekili kendini sadece ve sadece milletin emrinde bilmeli, milletin takdirini kazanma çabasında olmalıdır. Görüldüğü gibi gerçek demokrasinin önündeki en büyük engel “SİYASİ PARTİLER KURUMU” dur. Oysa ki; anayasamızın 68. maddesine şu cümle özellikle yazdırılmıştır: “Siyasi partiler demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.” Bu cümle millete rağmen konulmuş bir dayatmadır. Niçin vazgeçilmez unsur olsun? Milletin asla vazgeçemeyeceği unsurlar belli ve sınırlıdır. Vazgeçemeyeceğimiz bu unsurlar 1982 tarihli Anayasamızın birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü maddelerinde esasen belirtilmiş olan genel esaslardır. Bu esaslar değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.

Günümüze kadar yapılan uygulamada milletvekili olan kişilerin hükümette de görev yapmaları sebebiyle Anayasamızın temel ilkelerinden olan KUVVETLER AYRILIĞI prensibi daima ihlal edilmiştir.Yine günümüze kadar Adalet Bakanı ve bakanlık müsteşarının Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda Adalet Bakanının kurul başkanı ve Adalet Bakanlığı müsteşarının ise kurulun tabii ve daimi üyesi olarak görev yapmaları ise yürütme kuvvetinin yargı kuvvetine etki etmesine yol açmıştır ki; bu durum da kuvvetler ayrılığı prensibinin ihlal edilmesi demektir ( Bkz. 1982 Anayasası madde 159 ). Burada önerdiğim sistemde gerçek anlamda KUVVETLER AYRILIĞI prensibine işlerlik kazandırılması gözetilmiştir. Yasama, Yürütme ve Yargı kuvvetlerinin birbirlerinden tamamen bağımsız durumda çalışmalarının sağlanması düşünülmüştür.

Siyasi partiler kurumu, dünya tarihinde insanlığa hiç bir faydası dokunmamış olan bir unsurdur. Günümüzde buna herkes şahit olmuş, “Hangi parti gelse hepsi de birbirinin aynısı” kanaati herkes tarafından paylaşılmıştır. Bunun neticesinde bir çaresizlik hali oluşmuştur. Fakat çaresizlik diye birşey yoktur, araştırma eksikliği vardır. Gereken dikkatle konu araştırmaya alındığı zaman mutlaka problemin birden fazla çözümü olduğu görülür.

Bu projemi sözlü olarak anlattığım toplumlarda şu şekilde bazı eleştirilerle karşılaştığım oldu: “ iyi ama, şu anda dünyanın bütün ileri ülkelerinde aynen bizdeki gibi siyasi partiler var. Bu durumda siyasi partilerin olmadığı bir yönetim sistemi nasıl mümkündür?” veya bir diğer eleştiri şöyle geliyor:“ siz bunları anlatıyorsunuz ama dünyanın en ileri ülkelerinde bile bu anlattığınız sistem görülmüyor.” Benim karşılaştığım bunlara benzer soru, itiraz ve eleştirilere verdiğim cevabı aynen burada da belirtmek istiyorum:“ ilimde ve medeniyette gelişmenin, ilerlemenin sınırı yoktur Biz Türk milleti olarak illa ki başka bir devleti taklit etmek, onun dümen suyundan gitmek mecburiyetinde değiliz. Zaten Büyük Atatürk’ümüzün de bize gösterdiği hedef işte budur. Yani; muasır ( çağdaş) medeniyet seviyesinin üzerine çıkmak . Öyle ise, biz pek ala çağımızda her hangi bir ülkede henüz uygulamada olmayan ve hepsinden ileri olan bir yönetim sistemini bulur, geliştirir ve uygulamaya koyabiliriz. Öyle ki; ülkemizde uygulamaya koyacağımız bu ileri sistemi diğer ülkeler gelip bizden alsınlar. Siyasi partilerin diğer ülkelerde de mevcut olduğu konusuna gelince, lütfen dikkatlice inceleyiniz… O ülkelerin hangisinde gerçekten halkın sözü geçiyor, hangisinde tam anlamıyla huzur ve toplumsal güven var, hangisinde halka rağmen oluşmuş baskı grupları yer almıyor? Ben şahsen günümüzde dünyada öyle bir ülke göremiyorum. Diğer ülkelerde de halk bir takım odakların ve baskı guruplarının etkisi altında sürükleniyor ve çok çirkin bir şekilde güdülüyor ve istismar ediliyor.”

Bu projem dolayısıyla sayın halkımızdan aldığım bir diğer eleştiri de şöyledir: “sunduğunuz tasarı çok güzel , çok ileri ve uygar. Ama, bugüne kadar idarede etkili olmuş bulunan guruplar bu sistemin kurulmasına izin vermezler ki… Çünkü , siyaset yaparak geçinen , bu yolla servet edinen baskı grupları böyle bir değişime izin vermezler…” Bu eleştiriye verdiğim sözlü cevabı burada da arz edeyim: “Ben zaten O’nlar kolaylıkla “peki” diyerek ortadan çekilirler iddiasında değilim. Bütün değişimler birilerini ürkütür, biraz sancılı olur. Bunu şimdiden biliyoruz zaten. Cumhuriyet kurulurken de Padişahlık ve Hilafet yanlıları çok büyük bir dirençle karşı koymuşlardı. Ama Atatürk ve değerli arkadaşları Cumhuriyetin fark ve güzelliğini millete anlatmayı başardılar ve millet cumhuriyet fikrine sahip çıktı ve cumhuriyet kuruldu. Bu projemin tatbikata girmesi de yine öylece olacak. Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararlılığı kurtaracak. Bu bakımdan bilginize sunduğum bu tasarıyı dikkatle inceleyiniz, yakınlarınıza iletiniz, üzerinde konuşunuz, tartışınız. Millet böyle bir yükseliş imkanının var olduğunu öğrensin. Öncelik buradadır, öncelik bilgilendirilmektedir… Sonra bu sistem milletin isteği haline gelir ve bu isteğin oluşturduğu büyük gücün önünde hiçbir kuvvet direniş yapamaz.

Bu araştırma projesi gerçek demokrasinin kurulması için yeterli bir çaredir. Milletin gerçekten devlet idaresinde söz sahibi olmasını sağlayacak bir sistemdir. Bir gerçek demokrasi modelidir. Konuyu ana hatlarıyla aşağıda arz ediyorum.

* MİLLETVEKİLLİĞİ :

Ülke çapında her yüzbin seçmenin yaşadığı bölge bir seçim bölgesi olarak düzenlenir ve bu bölgelerden adaylığını koyanlar arasından birer bağımsız milletvekili seçilir. Bu seçim işleminde adaylar bölge seçmenlerinin kendilerini her yönüyle araştırıp tanıyabilmelerini sağlayacak şekilde geniş bir tanıtım dosyasını Yüksek Seçim Kuruluna verirler. Bu dosyalarda işleri, öğrenimleri, aileleri, sülaleleri, vesair tüm bilgiler, fotoğraflar (kendilerinin, ailelerinin fotoğrafları , akrabaları ile çekilmiş fotoğraflar, isimlerin adres ve yakınlık derecelerinin ve bu kişilerin vazifelerinin belirtildiği fotoğraflar) belgeler mevcut olur. Dosyaların verilmesinden 6 ay sonra milletvekili genel seçimleri yapılır. Bu arada Yüksek Seçim Kurulu, kendisine sunulan dosyaları tüm yayın vasıtalarıyla millete arz eder. Bu bilgilerle seçmenler adaylar hakkında araştırma yaparlar. Bu arada adaylar eski işlerini sürdürmeye devam ederler. Adayların afişler, ziyafetler, konvoylarla geziler, meydanlarda propaganda konuşmaları yapmaları şeklinde tanıtım çabaları göstermeleri yasaktır. Bu yasaklamadan maksat toplumun etki altına alınmasını önlemektir. Çünkü milletin kendisi adayları araştıracaktır. Adayların para gücüyle kendi tanıtımlarını yapmaları bu sistemde yasaktır. Ayrıca; milletvekillerinin memurlara emir vermek, baskı yapmak, atanmalarına ve terfilerine etki etmek, işlerine müdahale etmek gibi bir yetkileri yoktur. Bu sistemde milletvekilliği maddeten avantalı, avantajlı bir makam, servet edinmeye yarayan bir meslek değildir. Tam tersine bir onur ve şeref makamı, millete hizmet ve fedakarlık mevkiidir. Milletvekillerinin, milletin takdir edeceği bir maaşları dışında başkaca maddi bir kazançları yoktur. Bir milletvekili milletini daima kendisinin üstünde bir makam olarak kabul ettiği takdirde O’na hizmet eder. Şayet bazı uygulamalarda görüldüğü gibi milleti kendinden aşağıda kabul ederse, bu durumda hizmet yerine O’na tahakküm eder. Çünkü doğal olarak insan kendinden aşağıda saydığına hizmet etmez. Millet oy verirken işte bu hususa dikkat edecektir. Milletvekili seçilen kişi o güne kadar yapmakta olduğu tüm işlerini bırakır, sadece TBMM’ deki görevi ile meşgul olur. Şayet bir işadamı ise işlerinin idaresini devletin kayyum heyetine terk eder. Kayyum heyeti milletvekili olan kişinin işlerini ticari ve ilmi gereklere göre yönetirler, milletvekilliği sona erdiği zaman işlerini kişiye teslim ederler.

Milletvekillerinin bölge büroları kurulur. Ayın bir haftasını kendi seçim bölgelerinde seçmenleriyle temas ederek geçirirler. Bu arada bölgesel istek ve ihtiyaçları tesbit ederler. Kendi bölgelerinin durumunu yakından takip ederler. Böylece seçmenlerin Ankara’ ya TBMM’ne gelerek çalışmalara engel olmalarına, milletvekillerini Ankara’ da meşgul etmelerine son verilmiş olur. Çünkü bu tasarıda devletin en büyük yükünü TBMM taşıyacaktır. Bu kurumun çok verimli çalışabilmesine imkan verilmelidir, gereksiz yüklerden uzak tutulmalıdır.

* TBMM BAŞKANI:

Seçilen milletvekillerinden oluşan TBMM’de adaylar arasından bir TBMM başkanı seçilir. TBMM’ nin çalışmalarından millete karşı bu kişi sorumlu olur. TBMM başkanı olan zat meclis çalışmalarını, raporlarını ve kanun tasarılarını millete arz eder.

* CUMHURBAŞKANLIĞI:

TBMM tarafından önerilen milletvekili olmayan kişilerin arasından bir kişi halk oylamasıyla Cumhurbaşkanı olarak seçilir. Cumhurbaşkanı sadece protokol bakımından diğer ülkeler nezdinde Türkiye Cumhuriyetini temsil eder. Cumhurbaşkanının TBMM’ye ve hükümete müdahale yetkisi yoktur. Bu sistemde TBMM Başkanının ve T.C. Başbakanının çok ağır vazifeleri olduğu için, bu kişilerin bir takım merasim ve protokol işleriyle uğraştırılmamaları gerekir. Bu bakımdan devletin protokol anlamındaki belirli temsil işlerini T.C. Cumhurbaşkanı yürütür.

* HÜKÜMET:

Türkiye genelinden hükümeti kurmaya talip olan Başbakan adayları da Yüksek Seçim Kuruluna çok kapsamlı bir dosya vererek başvurularını yaparlar . Doğal olarak bu adaylar ülkede sevildiklerine, millet tarafından güvene layık görüldüklerine inanan kişilerden çıkar. Adaylar dosyalarında milletin kendilerini çok ayrıntılı olarak tanımasını sağlayacak kişisel belge, bilgi, özgeçmiş, aile bilgi ve fotoğraflarını verirler. Ayrıca dosyalarında Başbakan olduklarında hükümetlerinde görev yapacak olan en fazla onbir kişiden oluşan müstakbel bakanları da beyan ederler. Yine dosyalarında hükümet etme görevi aldıkları takdirde uygulayacakları hükümet programını da millete arz ederler.

Başbakan seçimi de milletvekilliği seçiminde geçerli şekil ve şartlarla ve fakat tüm yurtta oylanmak suretiyle yapılır. Seçimde en fazla oyu alan kişi Başbakan olarak hükümet görevine başlar. Hükümet en fazla 12 kişiden oluşur. Başbakan ve bakanların hepsi TBMM dışından kişiler olurlar. Bu sistemde milletvekillerinin hükümette görev almaları söz konusu değildir. Bütün Bakanların eylemleri ve yetkilerini kullanmaları dolayısıyla millete karşı Başbakan doğrudan sorumludur. Başbakan seçilerek göreve geldiği gün, adaylık dosyasında sunduğu hükümet programı da kabul edilmiş sayılır. Böylece hükümet derhal işlerine başlar. Bugüne kadar yapılan TBMM bünyesindeki güvenoylaması merasimi bu sistemde yoktur. Bu sistem günümüze kadar fazlasıyla yapılmış olan “merasim” faslına son vermek için ortaya konulmuştur. Artık Türk Milletinin merasimlerle kaybedecek bir günü bile yoktur. Aksine ; kaybedilmiş çok büyük zamanı telafi edecek kadar hızlı ve verimli çalışmak gerekmektedir.

* HÜKÜMET İÇİN GÜVENOYLAMASI :

Milletin görevdeki hükümete güveninin devam edip-etmediğinin belirlenmesi amacıyla yılda bir kez ülke çapında halk oylaması yapılır. Milletin kararı “Güveniyoruz” şeklinde çıkarsa hükümet göreve devam eder, aksi taktirde hükümet düşer. Bu durumda Başbakanlık için yapılan seçimde ikinci sırada oy almış bulunan kişi önceden beyan ettiği ekibiyle birlikte kalan süre için görev yapmak üzere hükümet etmeye başlar.

* MİLLETVEKİLLERİ İÇİN GÜVENOYLAMASI :

Milletvekillerine kendi seçim bölgelerinde seçmenlerinin güveninin devam edip etmediğinin anlaşılması için, yılda bir kez seçim bölgesinde halk oylaması yapılır. Güven kaybetmiş olan milletvekilinin görevine son verilir. Onun yerine seçimde ikinci sırada oy almış bulunan kişi milletvekili olarak TBMM’ne gönderilir.

* POLİTİKA DEĞİL, YÖNETİM BİLİMİ :

Gerçek demokrasi sisteminde doğrudan demokrasi uygulanmaktadır. Siyaset (Politika ve Politikacılık ) bitmiş, yerini YÖNETİM BİLİMİ almıştır. Bu sistemde son karar daima millete aittir. Millet memnun olmadığı takdirde hükümeti de, milletvekilini de, topluca TBMM’ ni de görevden alabilir. Kimse; “ Nasıl olsa artık seçildim, bir sonraki seçim dönemine kadar beş yıl görevdeyim, iktidarım sürer, kimse bana dokunamaz” sanısına girerek milleti umursamazlık edemez, eski düzendeki gibi milletvekilliğini veya hükümet üyeliğini kişisel çıkar sağlama yeri olarak kullanamaz. Çünkü, millet bu yöneticileri bütün eylemleri ile birlikte daima gözönünde bulunduracak ve çalışmalarını takip edecektir.

* TBMM’ NİN VASFI VE KANUN TASARILARININ HALKOYUNA SUNULMASI :

Gerçek demokrasi sisteminde TBMM devletin en yüksek ihtisas ve denetleme kurumudur. Millet adına devletin bütün kurumlarında serbestçe inceleme çalışmaları yapar.

Türk Silahlı Kuvvetleri, Üniversiteler ve kanunla kurulmuş bulunan diğer özerk kurumlar TBMM vasıtasıyla doğrudan doğruya milletten emir alırlar. Bu kurumlar ile ilgili konular TBMM’ nde uzmanlardan oluşan birer özel ihtisas komisyonu eliyle ele alınır. Bu ihtisas komisyonları TBMM’ nin devletin diğer temel kurumlarıyla olan ilişkilerini yürütürler ( Hükümet Komisyonu, Adalet Komisyonu, Yüksek Öğretim Komisyonu, Türk Silahlı Kuvvetleri Komisyonu, Bilimsel Araştırmalar Komisyonu, Özerk bazı kuruluşlar vb.). İhtisas komisyonlarının üyeleri TBMM Başkanına bağlıdırlar ve milletvekili değildirler, konularında seçkin ve uzman kişilerdir. Bu ihtisas komisyonları karar yetkisine sahip olmayıp, görevleri sadece ilgili kurum ile TBMM arasında iletişimi sağlamaktır. Bir çeşit bilimsel, mesleki ve teknik tercüman olarak konuları rapor şeklinde sadeleştirilmiş olarak milletvekillerinin bilgilerine arz ederler. TBMM’ nin daha hızlı görev yapabilmesi, daha sağlıklı karar alabilmesi yolunda bilimsel, mesleki ve teknik destek ve danışmanlık hizmeti sağlarlar.

İhtisas komisyonlarının üyelerini TBMM Başkanlığı tayin eder.

TBMM milletin istek ve ihtiyaçlarına, çağın gereklerine göre kanun tasarılarını hazırlar. Hazırlanan kanun tasarılarını uygun yayın vasıtalarıyla ( Meclis TV, meclis internet siteleri vs. ) bir ay süreyle milletin bilgisine arz eder. Vatandaşlardan yöneltilen eleştiri ve sorulara TBMM Başkanlığınca cevap verilir. Bir aylık bilgilendirme süresi dolduğunda o kanun tasarısı TBMM başkanı tarafından millete arz edilir. Yapılan halk oylamasında çoğunluk “Evet” derse o tasarı kanunlaşır. Çoğunluk “Hayır” derse o tasarı TBMM’ ye geri çekilir. Aynı konudaki bir kanun tasarısı iki kere üst üste halk oylamasında reddedilerek geri dönerse TBMM fesh olunur. Çünkü , bu durumda milletin halini anlayamayan, ihtiyaçlarını kavrayamayan milletten uzak düşmüş bir meclis olduğu ortaya çıkmıştır.Öyle bir meclisten de millete hayır gelmeyeceği için, o meclis doğal olarak fesh edilir. Çünkü, TBMM kurumu millete hizmet için ihdas edilmiş olan bir yapıdır. Bu oylama işlemlerinin çağımızın elektronik ve bilgisayar imkanlarıyla ne kadar kolay ve çabuk yapılabileceği aşağıdaki satırlarda açıklanmaktadır. Bu projeyle halkın yönetime katılımında bugüne kadar var olan zorluklar kaldırılmış, işlem son derece süratli ve kolay hale getirilmiştir.

* KANUN METİNLERİNİN AÇIKLIĞI :

TBMM’ nin hazırlayarak milletin oyuna arz edeceği kanun tasarıları, ilköğretim (temel) tahsilini yapmış bir vatandaşın rahatlıkla anlayabileceği kadar açık bir ifadeyle yazılır. Çünkü kanunların onay makamı millettir. Millet fertlerinin anlayamayacağı karışık ve karmaşık kanun tasarılarını halk oyuna arz etmek TBMM adına bir kusur sayılır. Zira; “ kanunları bilmemek mazeret değildir” şeklinde bir temel kural vardır. Öyle ise, kanunlar milletin rahatlıkla kavrayabileceği şekilde açık ve anlaşılabilir bir ifadeyle yazılmalıdır.

* ANAYASA METNİNİN AÇIKLIĞI :

En fazla 20 maddeden oluşan yeni bir anayasa Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından taslak olarak hazırlanır ve TBMM Başkanı’nca milletin oyuna arz edilir. Bu hususta bir bilgilendirme dönemi kullanıldıktan sonra ( örneğin üç ay boyunca Anayasa tasarısı TBMM tarafından uygun yayın vasıtalarıyla milletin görüş ve eleştirileri için yayınlanır, bu arada her kesimden gelebilecek uyarı, istek ve eleştiriler TBMM tarafından dikkate alınarak tasarıya son şekli verilir.) Anayasa tasarısı halk oylamasıyla milletin kabulüne arz edilir. Anayasa ; ilköğrenim eğitimini tamamlamış bulunan her Türk vatandaşının kolaylıkla anlayabileceği açıklıkta olmalı ve herkesin kendine göre yorumlayamayacağı derecede net ve kesin ifadelerle yazılmalıdır.

* HALKOYLAMALARININ KOLAYLIĞI VE TEKNOLOJİ KULLANIMI :

Gerek milletvekili ve başbakanlık seçimleri gerekse de güven oylamaları ve kanun tasarıları hakkındaki halk oylamaları, çağımızın elektronik ve bilgisayar sistemleri kullanılarak gerçekleştirilir. Çok hızlı, ucuz, güvenilir ve seçmen adına çok basit ve zahmetsiz bir şekilde düzenlenir. Oy kullanma süreleri cuma günü 08:00′ den, pazar günü 24:00′ e kadar geniş tutulur. Vatandaş o süre içinde ülkenin herhangi bir yerinden önüne çıkan en uygun seçim otomatından oyunu kullanır. Tüm seçim otomatları bilgisayar ağıyla birbirine bağlıdır. Seçmeni oy kullanma ödevi sebebiyle işinden, seyahatinden, eğlencesinden kısıtlamak söz konusu değildir. Her seçmene bir elektronik seçmen kartı verilecek, bu kartlarda kişinin iris haritası ve diğer kimlik bilgileri yer alacaktır. Gözün iris haritasının kartta kayıtlı oluşu sayesinde kartın bir yabancı tarafından kullanılmasına imkan kalmayacaktır. Vatandaş oyunu elektronik sistem ile (şimdiki bankaların kullandığı ATM makinalarının kullanılmasına benzer şekilde) rahatlıkla kullanacaktır. Seçmen seçim otomatına kartını taktığında , otomat karttaki bilgilerle oyunu kullanan kişinin aynı şahıs olup olmadığını kontrol edecektir. Bir başka şahıs tarafından kanunsuz bir kullanma teşebbüsü olduğunda otomat kartı alıkoyacak ve en yakın emniyet birimi ile merkezi bilgisayara haber verecektir. Geçmişte yapılan seçimlerde binlerce hayali seçmenden oluşturulmuş hayali mahalleler düzenlendiğini sayın vatandaşlarımız mutlaka hatırlarlar. Artık böylesi çağdışılıklara bu sistemde geçit bırakılmamıştır.

* DOKUNULMAZLIK :

Milletvekillerinin ve bakanlarının adi suçlar bakımından dokunulmazlıkları yoktur. Bu bakımdan kanunlar önünde aynen diğer vatandaşlar durumundadırlar.

* MİLLETİN EN YÜKSEK MAKAM OLMASI :

Gerçek demokrasi sisteminde milletin idaresi bizzat milletin kendi elindedir. Vatandaş demokratik haklarını bizzat kullanır ve demokratik ödevlerini en etkin şekilde bizzat yapar. Milleti devre dışı bırakarak herhangi bir gurup devletin idaresini ele geçiremez. Milletin onaylamadığı bir şeyi herhangi bir grup( günümüzdeki partiler gibi ) zorla millete dayatıp yaptıramaz

* DIŞ ETKİLERE KARŞI GÜVENLİK:

Bu sistem aynı zamanda milli güvenlik bakımından da çok faydalıdır. Siyasi partiler düzeninde idare olunan bir ülkeye yurt dışından hakim olmak isteyen bir güç odağının parti başkanlarını elegeçirmiş olması isteklerini yürütmesi bakımından yeterli olmaktadır. Oysa ki önerdiğimiz bu ileri sistemde dışardan etkili olmak isteyen bir gücün milyonlarca kişiden oluşan tüm seçmenlerle ilgi kurmuş olması gerekmektedir ki; bu da imkansızdır. Yani bu sistem ülkeyi dışardan yönetmek çabalarına da engel olmaktadır.

* HALKIN KATILIMCILIĞI:

Bu sistemin yönetimde katılımcılığı sağlayışı itibariyle vatandaşlarımız bir takım baskı gurupları tarafından etki altına alınamayacağından milletin çoğunluğunun verdiği karar, kendisi için daima en uygunu, en doğrusu olacaktır.

Bu sistemin tüm ülkelerce uygulanması halinde dünyamızda devamlı bir barış yaşanacaktır. Çünkü, temelde tüm ülkeler insanlarının kişisel, aile bazında ve toplumsal ihtiyaçları neredeyse birbirinin tamamen aynısıdır: Güvenlik içinde yaşamak, maddeten rahat geçinebilmek, iyi eğitim alabilmek, bazı lüksler yapabilmek, yaşlılık çağı için bir garanti hazırlayabilmek gibi şeyler. Öyle ise, esasta milletler birbirlerine çok yakındırlar. Bir ülkede o ülke milletinin bağımsızca ( herhangi bir etki altında kalmadan, birileri tarafından güdülmeden ) aldığı kararlar mutlaka barış yönünde olacaktır. Yeter ki; milletlerin bağımsız karar almalarının önündeki engeller ortadan kaldırılsın. Bu engeller tarihten beri şöylece görülmüş ve halen görülmektedir ki; bunların başlıcaları diktatörler, krallar, emirler, prensler, siyasi partiler ve herkesin bildiği bazı öteki güç odakları ve baskı gruplarıdır.

* BU TASARININ ÖNEMİ:

Bu tasarıyı hangi millet benimseyip uygulamaya koysa fevkalade bir şekilde yükselip – yüceleceğine hiç şüphe yoktur. Bu tasarı dünyada günümüzde uygulama alanında bulunan tüm yönetim sistemlerinden daha ileri ve çok daha uygar bir sistem önermektedir. Gönülden dilerim ki; bu tasarıyı uygulamaya koyma önceliği, bir ferdi olmaktan gurur duyduğum aziz Türk Milletine ait olsun.

Yukarıda arz ettiğim araştırma projemi kamuoyuna saygıyla sunuyorum. Değerli vatandaşlarımın eleştiri ve önerilerini göndermelerini rica ediyorum.

09.12.2004

Murat Soyer
BİOENERJİST
www.bioenerji.org
www.Gezegenimiz.com İnternet Sitesi